Türkiye, düşüncenin suç sayıldığı, gerçeklerin bastırıldığı, basının kelepçelendiği bir ülke haline getirildi. Recep Tayyip Erdoğan ve onun baskıcı rejimi, 20 yılı aşkın süredir halkın sırtına çökmüş, yalanlarla ve korkuyla ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Ama artık bu zulmün perdesi yırtılıyor!
Gazeteci Yağız Barut’un, İzmir’deki protestoları takip ettiği için gözaltına alınması, iktidarın basını susturma çabalarının en güncel örneklerinden biri. Ya arkadaş, bu nasıl iş? Gazeteci haber yapıyor diye gözaltına alınır mı? Erdoğan ve saray rejimi, gerçeklerden korkuyor! Basının özgür olduğu, halkın bilinçlendiği bir Türkiye istemiyorlar! O yüzden muhalif gazetecileri susturmak, haber alma hakkını gasp etmek istiyorlar. Ama nafile! Gerçeklerin karşısında hiçbir baskıcı rejim ayakta kalamaz!
AKP, yıllardır halkın emeğini sömürerek, ülkeyi ekonomik yıkıma sürükledi. Enflasyon, işsizlik, yoksulluk zirveye çıktı. Halk, her geçen gün daha da yoksullaşırken, sarayda oturanlar lüks içinde yüzüyor!
Ama sadece ekonomik krizde değiliz! Hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi yerle bir edildi. Erdoğan’ın emir eri haline gelen yargı, hakikati savunan herkesin karşısında bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Yağız Barut’un gözaltına alınması da bu çürümüş düzenin bir parçasıdır. Bugün gazeteciler gözaltına alınıyor, darp ediliyor, kameraları kırılıyor. Polis, halkın güvenliğini sağlamak yerine, AKP’nin paralı askerleri gibi davranıyor! Yahu, bu polisler halkın polisleri değil mi? Kimi kimden koruyorlar? Bu ülkede hukuk değil, sarayın çıkarları korunuyor!
Ancak halk, bu düzeni değiştirme kararlılığını her fırsatta gösteriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı kumpasları, iktidarın seçimle kaybettiklerini zorbalıkla geri alma çabalarından ibarettir. Halkın iradesini gasp etmeye çalışan bu düzen, ne kadar hukuksuzluk yaparsa yapsın, milyonların kararlılığı karşısında duramayacaktır!
Ama biz buradayız! Ne pahasına olursa olsun gerçekleri yazmaya, halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz! Çünkü korku duvarını aştık! Çünkü biliyoruz ki bu çürümüş rejim sonsuza kadar ayakta kalamaz! Bizler, emeğiyle, alın teriyle, onuruyla yaşayan milyonlar olarak bu düzeni değiştireceğiz!
Erdoğan ve onun yozlaşmış düzeni gidecek, bu ülke özgürlüğüne kavuşacak! Devrimci ruh, halkın vicdanında yanmaya devam ediyor! Mücadeleyi büyütme, birlik olma, bu karanlığa son verme zamanıdır!
Yağız Barut ve tüm gazeteciler serbest bırakılmalıdır! Eylemlerde göz altına alınan herkes serbest bırakılmalıdır! Özgürlüğümüzü çalanlar, halka hesap verecek!
Eti geçti, duydun mu?
Bıçak kemikte.
Duymadınsa duy artık
behey Allah’ın kulu,
bıçak kemikte.
Duy da silkin n’olursun
bu ne biçim uyku bu.
Bıçak kemikte
Verilmemiş alınmış hep,
yük vurulmuş dağlar gibi – insanlık bu mu?
Çalıyor sömürünün imdat çanları,
kımılda da kurtar şu onurunu
bıçak kemikte.
Topraksa paylaşılmış kıyılarsa yağmalanmış,
umut hacizde,
ya bu neyin puştluğu bu
sana yokluk sana yasak sana dam
insan değil – hâşâ – bir yağmacı soyu bu,
bıçak kemikte.
Üretensin yaratansın yürütensin dağları,
bakma öyle kilit kilit, duvar duvar.
Yetsin artık bu susku
bıçak kemikte.
Anasın boynun bükük babasın kolun kırık
oğullar kan içinde.
Kaldır artık başını
«kalsın benim dâvam dîvana kalsın» demiş ozan.
O dîvan sensin artık
bıçak kemikte.