Değerli okuyucular, hayatınızda bazı anlar vardır, unutamazsınız. Çocukken kulağınıza hoş gelen tınılar, gördüğünüz bir rengin tonu ya da burnunuza gelen o eşsiz koku. Denizden yükselen tuzlu esinti, küçük namelerle cızırdayan bir enstrümanın kulakta bıraktığı uğultu ya da lekesiz beyaz duvarlı cumbalı evler… Sanki bir masalın dökülmüş parçaları gibiler.
Uzun zamandır Yunanistan ile içli dışlı, ama mesafeli bir ilişkimiz var. Ben ona meraklıyım; o ise bana uzak değil. Kültürlerimiz aynı, aramızda sadece Ege Denizi var. Ah, Ege… O denizi ne çok severim! Ondan uzaklaştığımda içimde tuhaf bir boşluk olur. İzmir Körfezi’ni her sabah görmek alışkanlıktır belki de. Bu yüzden Ege’yi, denizini, adalarını, balıklarını, kızlarını ve tabii ki müziğini de çok severim.
Gündelik hayatımda müzikle de ilgilenirim. O yüzden de bugün, sizlere iki yakanın ortak mirası Rebetiko’dan bahsedeceğim. Türkiye’nin batısına açılan pencere olarak kabul edilen İzmir ve Ege Bölgesi, kültürel zenginlikleriyle ünlüdür. Bu bölge, aynı zamanda Rebetiko müziğinin Türkiye’deki önemli bir merkezidir. Rebetiko, özellikle İzmir’de ve Ege’de kök salmış, etkileyici bir müzik türüdür.
Rebetiko’nun Tarihi ve İzmir’le İlişkisi
Rebetiko, 19. yüzyılın sonlarına doğru, Yunanistan’dan gelen göçmenlerin etkisiyle İzmir ve çevresinde gelişmeye başladı. Bu müzik türü, zorlu yaşam koşullarını, aşkı, ayrılığı ve hayatın diğer karmaşık duygularını anlatan dokunaklı sözleriyle tanınır. Bağlama, ud, klarnet ve bouzouki gibi geleneksel çalgılar, bu müziğin ruhunu taşır.
İzmir, Rebetiko’nun Türkiye’deki izlerini en güçlü şekilde taşıyan şehirdir. 1920’ler ve 1930’larda, Türkler ile Yunan göçmenler arasında kültürel bir köprü görevi üstlenmiş; Rebetiko, bu dinamik atmosferde şekillenmiş ve yayılmıştır. Ege Denizi’nin iki yakasında yankılanan bu ezgiler, yalnızca bir müzik türü değil, ortak bir kültürel geçmişin sesidir.
Rebetiko, yalnızca bir nostalji değil, aynı zamanda geçmişle bugün arasında köprü kuran güçlü bir ifade biçimidir. İzmir’in Rebetiko ile olan bağı, sadece tarihsel değil; bu müzik, halen şehrin sokaklarında, kafelerinde ve ruhunda yaşamaya devam ediyor.
O kadar övgüyle bahsettik bu müzikten. Size güzel bir aşk hikayesini anlatan bir parçayla veda edelim. Türkçesini de sizin araştırmalarınıza bırakıyorum.
A’ noixe, a’noixe
to para´thiro klisme´no,
sfalisme´no, skotino´,
yia poio lo´go dhen t' anoi´yis
pismata´ra, na se 'dho;
a´noixe, a´noixe,
yiati´ dhen ande´kho,
fta´ni pia, fta´ni pia
na me tiranna´s.
xerosta´liasa st' ayia´zi
o´res na sou tragoudho´,
i kardhia´ mou flo´yes vga´zi,
ma dhe vgai´nis na se 'dho.
a´noixe, a´noixe,
yiati´ dhen ande´kho,
fta´ni pia, fta´ni pia
na me tiranna´s.
Το παράθυρο κλεισμένο,
σφαλισμένο, σκοτεινό,
για ποιο λόγο δεν τ' ανοίγεις
πεισματάρα, να σε 'δω;
Άνοιξε, άνοιξε,
γιατί δεν αντέχω,
φτάνει πια, φτάνει πια
να με τυραννάς.
Ξεροστάλιασα στ' αγιάζι
ώρες να σου τραγουδώ,
η κ
Sevgili Buğra, Eline yüreğine sağlık. Çok hoş samimi bir yazı olmuş. Kutlarım