Gönüllülük ve Aidiyet Duygun Yoksa STK’da İşin Ne?
Kendimi bildim bileli Sivil Toplum Örgütleriyle (STK) iç içe yaşıyorum. Sivil Toplum Uzmanı olarak, ilk gönüllü hizmetime görme özürlü gençlere İzmir İl Halk Kütüphanesinde Rotary derneklerinin projesi kapsamında okutmanlık yaparak başladım. Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuarı GETEM için halen gönüllü okuyuculuğa devam ediyorum. HABİTAT Derneği Gönüllü Eğitmeniyim. Anne Çocuk Eğitim Vakfı AÇEV Gönüllü Eğitmeni, İzmir Çağdaş Balkan Kadınlar Derneği İZBAKDER Kurucusuyum, Kadının Gücü Platformu Kurucusu, Denetçi Vatandaş Platformu Kurucusu, BİZ Gençlik Konseyi Kurucusu, Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı TÜLOV İktisadi İşletme Müdürü ve Proje Genel Koordinatörüydüm. Balçova Belediyesi Halk Dansları Topluluğu Gençlik ve Spor Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, İktisadi İşletme Müdürüydüm. Toplum Gönüllüleri Vakfı Gönüllü Eğitmeniyim. İzmir Eğitim Kooperatifi Ortağı/Denetim Kurulu Başkanıyım, Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiyim, Girişiyorum Derneği Kurucu Başkanı ve TÜLOV Vakfı Genel Müdürü olarak STK'larda hizmetlerime devam ediyorum. Çocukların, gençlerin, yetişkinlerin ihtiyacı olan her yerdeyim!
“Bu kadar işle nasıl başa çıkıyorsun” dediğinizi duyar gibiyim. Zaman planlaması yapmak, disiplinli olmak ve hayatıma swot metodunu içeren bir yönetişim sistemi kurmak projelerimde başarı sağlamıştır.
Bu arada belirtmek isterim, hayatımda torpile hiç ihtiyacım olmadı. İçinde bulunduğum her sistemde/kurumda çalışkan olduğum ve işimi disiplinli yaptığım için tercih edildim. Her işimi kendi çabalarımla, emeğimle kazandım. Güçlü referanslar edindim. Durmadan var gücümle üretiyor ve sonuç odaklı, profesyonelce çalışıyorum. Çocukların ve gençlerin aydınlık geleceği için her yere koşuyorum. İşsiz kalırım diye de hiç korkmadım… Namusunuzla yapacağınız her iş, bir girişimdir, bir iş modelidir…
Tam da bu aralar Sivil Toplum Örgütlerinde mevcut olan “gönüllük ve bağlılık” sorunlarını düşünüyorum. Yapacağımız her işte eğitim şart diyoruz ya! İşte o sırada “Yaşar Üniversitesinin Gönüllü Yönetişimi Eğitimi 3. Grup Başlıyor!” etkinliği ile karşılaştım. Hele ki gönüllülük eğitimleri çok daha önemli!
Yaşar Üniversitesi Sosyal Girişimcilik ve Etki Ofisi (SoFi) ve Goodsted işbirliğinde Gönüllü Yönetişimi Kapasite Geliştirme Eğitimi düzenlemişler. Program sivil toplum kuruluşları, sosyal girişimler ve gönüllülerle çalışan yerel yönetimlerin ilgili birimlerinin gönüllü yönetimi alanındaki kurumsal kapasitelerini artırmayı amaçlıyor. Keşke herkes çok biliyorum şımarıklığında olmasa da, sürekli öğreniyorum merakı içinde hareket etse!
STK’ların üretimlerine ve gönüllük hareketlerine baktığımda bazılarının üyeleri ve gönüllüleriyle bağlarının oldukça zayıf ve kişisel ilişkilere dayalı olduğunu görüyorum.
“Gönüllülük ve Bağlılık” kavramları hakkında STK’lara üye veya gönüllü olanların gönüllü oldukları STK ya karşı bir aidiyet/bağlılık duygusu hissetmediklerini, CV’lerine yazarak, sadece siyasi hayatlarında kariyer basamağı hedefli kullanmaktan öteye gitmiyor.
Bu tür zihniyetlerin nedeni STK’ların tarafsızlık ilkesinden uzaklaşmalarıdır.
Konumuz Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) temel felsefesi ve ideal yapısı açısından kritik bir noktadır.
“İdealde ve prensipte, STK'lar siyasetten ve devlet otoritesinden bağımsız, yani tarafsız olmalıdır” değil mi?
“İnsani yardım, afet veya çevre koruma alanında çalışan bir STK, yardım dağıtırken veya bir proje yürütürken siyasi görüşe bakmaksızın tüm ihtiyaç sahiplerine eşit davranmak zorundadır” değil mi?
Sivil Toplum Örgütleri;
- Bağımsız olmalıdır. Hedeflerini, kararlarını ve faaliyetlerini herhangi bir siyasi gücün veya ticari çıkarın yönlendirmesinden uzak, özerk bir şekilde belirlemelidir.
- Kar amacı gütmemelidir! Faaliyetlerinin odağı toplumsal fayda, sosyal etki bırakma, hak temelli çalışma veya belirli bir sorunun çözümü üzerine olmalıdır.
- STK çoğulculuk ilkesiyle hareket etmelidir. Toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durmalı ve farklı görüşleri dışlamadan kapsayıcı bir anlayışla hareket etmelidir.
Birçok STK, belirli bir amaca hizmet etmek için kurulmuş olsa da, (örneğin; kadın hakları, iklim adaleti, hayvan refahı, tanıtım, araştırma, temel değerler vb.gibi) hak temelli çalışan STK'lar, statükonun veya adaletsizliğin karşısında taraf olmak zorundadır.
Mesela insan hakları alanında çalışan bir STK, insan hakları ihlal edildiğinde, ihlali gerçekleştiren otoriteye karşı eleştirel bir duruş sergileyerek o konunun "tarafı" olur. Bu, siyasi bir parti lehine veya aleyhine olmak yerine, ilkesel bir taraf olmaktır.
Ne yazık ki bazı STK’lar siyasete angaje olmuş durumda!
Tüzüklerindeki amaçlarının dışına çıkanlar veya yönetimsel kararlar alanlar, belirli siyasi ideolojilerin veya partilerin yan kuruluşu gibi algılanabilirler.
STK'lar, kurumsal kimlikleri itibarıyla siyasi parti faaliyeti yürütmezler ve toplumun genel faydası için çalıştıklarından tarafsızlık ilkesini benimsemek zorundadırlar. Ancak bu tarafsızlık, onların toplumsal sorunlara veya haksızlıklara karşı ilkesel bir duruş sergilemesine engel değildir; aksine, bağımsızlıkları onlara bu duruşu sergileme yetkisi verir.
Etkili, sürdürülebilir ve verimli bir gönüllü yönetimi için STK'lar gönüllü eğitimine büyük önem vermeli ve bu süreci profesyonelce yönetmelidir.
Gönüllü eğitimi, sadece görev tanımını öğretmekten öte, gönüllülerin kuruma olan bağlılığını, motivasyonunu ve performansını artıran kritik bir yatırım aracıdır.
STK'larda Gönüllü Eğitimi Hayati Önem Taşır!
Gönüllü eğitimi, hem STK'nın başarısı hem de gönüllünün kişisel gelişimi için birden çok amaca hizmet eder:
1. Kurumsal Uyum ve Oryantasyon Eğitimleri Şarttır
- Kurum Kültürü: Eğitimler, gönüllülere STK'nın misyonunu, vizyonunu, etik kurallarını ve tarafsızlık ilkelerini aktarır.
- Aidiyet Duygusu: Gönüllü, kurumun bir parçası olduğunu ve değerlerinin paylaşıldığını hissettiğinde, kuruma olan bağlılığı (aidiyeti) artar ve uzun soluklu bir ilişki başlar.
2. Gönüllü Motivasyonu ve Tatmini Önemlidir
- Yetkinlik Hissi: Gönüllü, eğitim sayesinde görevi başarıyla yerine getirebileceğini gördüğünde, özgüveni ve tatmin düzeyi artar.
- Kişisel Gelişim: STK'lar, gönüllülere yeni beceriler (iletişim, liderlik, proje yönetimi) kazandırdığında, gönüllülük onlar için sadece zaman harcamak değil, kariyer ve kişisel gelişim fırsatı haline gelir.
3. Gönüllü Yönetiminin Sürdürülebilirliği Sağlanmalıdır
- Beklenti Yönetimi: Eğitim süreci, STK'nın gönüllüden beklentilerini ve gönüllünün haklarını netleştirir. Bu, yanlış anlaşılmaları önler ve gönüllülük süresinin uzamasına katkı sağlar.
- Değerli Hissettirme: Bir STK'nın, gönüllülerinin gelişimine yatırım yapması, onlara "sadece ücretsiz iş gücü" değil, "kurumun temel paydaşları" olarak baktığını gösterir.
Sözün özü; Ekip ruhu, bir Sivil Toplum Örgütleri için görünmez çimento görevi görür. Bu çimento olmadan, gönüllü yapısı dağılır, projeler aksar ve STK, misyonunu etkili bir şekilde yerine getirme yeteneğini kaybeder.
Ekip ruhu ve gönüllüler arasında dayanışmanın olmadığı bir Sivil Toplum Örgütünün geleceği de yoktur! Bu sorunlar ancak, takım oluşturma etkinlikleri veya çatışma çözümü eğitimleriyle çözülebilir.
Sağlık ve sevgiyle kalınız...
Aydan Tuncayengin
www.aydantuncayengin.com









