Türkiye, geçmişten günümüze siyasi çalkantılar, ekonomik krizler, toplumsal hareketlenmeler ve sürekli değişen eğitim sistemleriyle karşı karşıya kalmıştır. Bu konular genellikle gazetelerde, televizyonlarda ve kürsülerde büyüklerimiz tarafından tartışılıp yorumlanmıştır. Göcek Gazete ailesi olarak, bu süreçlerin gençleri nasıl etkilediğini merak ettik ve Türkiye’nin yedi farklı bölgesinde yaşayan gençlere “Türkiye’de genç olmak nasıl?” sorusunu yönelttik. Bugün, röportajlarımızın ilk bölümünde İzmir, Diyarbakır, Trabzon ve Zonguldak’ta yaşayan gençlerimizin görüşlerini sizlerle paylaşıyoruz.
İzmir / Deniz KaraMerhaba, ben Deniz Kara. İzmir'de yaşayan 24 yaşında bir avukatım. "Türkiye'de genç olmak" deyince benim aklıma ilk olarak "mücadele" kavramı geliyor. Zira özellikle Batılı ülkelerde yaşayan akranlarımız için rutin olan ve pek yüksek bir çaba gerektirmeksizin elde edilebilen birçok şeyi edinmek veya gerçekleştirmek için tırnaklarımızla kazımamız, yoğun bir mücadele vermemiz gerekiyor. Bu mücadele çoğunlukla ekonomik iken, bazen de adaletsel bazı mağduriyetlere dayalı oluyor. Siyasi görüşlerden kaynaklı fişleme ve kamuda personel alımındaki liyakatsızlık bunun en bariz örnekleri diyebilirim. Fakat yine de tüm bunlara rağmen; yaşadığımız Anadolu coğrafyasının engin derinliği ve Türk milletine mensup olmanın vermiş olduğu tarihi sorumlulukla birleşen gururun benzersiz bir dirayet ve güç verdiğini söyleyebilirim. Sanırım bu subjektif nüans biz Türk gençlerinin hem en güçlü yönü hem de en yumuşak karnı...
Diyarbakır / Devrim AktürkMerhabalar. Ben Diyarbakır'da 9 yıldır yerel gazetelerin pek çok alanında görev aldım. Adım ise Devrim AktürkGençlerin çoğu gelecek kaygısı yaşıyor. Gelecekleriyle ilgili nasıl kararlar vermeleri gerektiklerini bilmiyorlar. Bu durum da onları ister istemez bir boşluğun içine sürüklüyor.Yine fabrika ve endüstri çalışmalarının çoğu batı illerimizde olduğu için, Doğu'da gençler göç etmek zorunda kalıyorlar. Son dönemlerde Güneydoğu'da turistik çalışmalar yapılıyor olsa da yine de Batı illerine (-ki bunlar arasında İstanbul, İzmir, Antalya, Bodrum, Bursa, Kocaeli, vb. kimi iller yer alıyor) göç devam ediyor...Öte yandan gençlerin çoğu yaşadıkları sosyo politik ve sosyo ekonomik sorunlar nedeniyle yurtdışına kaçıyor. Yurtdışında çözüm aramayı planlayan gençler bu nedenle de kaçakçıların yarattığı dolandırıcılık faaliyetlerine de maruz kalabiliyor.Eğitim eşitsizliğinden ötürü de veliler, çocuklarının kantin, kırtasiye, servis, yemekhane giderlerini karşılamakta zorluk yaşayabiliyor."Eşit işe eşit ücret" mottosunun yaşatılması gerekir. Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da gereken iş yerlerinde bu motto yerine getirilmeyebiliyorGüneydoğu Anadolu Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi'nde gazetecilerin yaşadığı en büyük sorun, kadın gazeteciler yetiştiremiyor olmaları. Çünkü kadın gazetecilere olağanüstü bir şekilde ciddi ihtiyaç lazım. Kadın gazetecilerin önemli ve özel haber yaptıklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası pek çok çalışmada geçmektedir.Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kadın gazetecilerin hem az olması hem de ekonomik ve kurumların kendi politikaları nedeniyle maalesef kadın gazeteciler yetişemiyor. Daha doğrusu yetiştirilmiyor.
Trabzon / Batuhan YavuzMerhaba, ben Batuhan Yavuz. Trabzon'da yaşayan bir gazeteci, aynı zamanda yüksek lisans öğrencisiyim. Türkiye'de genç olmanın elle tutulur, somut bir iyi tarafı yok ne yazık ki. Bunu yaşadığımız çeyrek asırdır en net ve açık bir biçimde gördük her dönemde.Gençlerin gelecek kaygısıyla yaşadığı, ileriye dönük bir hedefinin olmadığı, korkuyla, baskıyla ve endişeyle yaşadığı bir konjonktür içindeyiz. Her Türk genci Avrupa'ya, Avrupa insanına özenerek bakıyor. "Niye aynı şartlar altında yaşamıyorum?" diye soruyor kendi kendine. Üniversite okuyor, ev bulamıyor. Ev buluyor, dünya kadar para ödüyor. Belki de hem okuyup hem de çalışmak zorunda kalıyor. Mezun oluyor, iş bulamıyor, iş bulsa dahi düşük ücretlere çalıştırılıyor. Emek-sermaye çelişkisinin bu denli ortada, gözler önünde olduğu bir ortamda bunları söylemeden geçmek doğru olmaz. Gençler 8-10-12 saatlik işlerde çalıştırılıyor. Emeğinin karşılığını alamıyor. Aldığı ücretle istediği aktiviteleri yapamıyor, birikim yapamıyor.Mevcut düzen bu. Bunda 'yönetenlerin' payı olduğu kadar, 'yönetenlere muhaliflerin de' payı var. Başı dik, karşı koyan, itiraz eden bir gençliği yok ettiler. En azından bizden önceki gençler bir şeylere karşı koyma yetisine sahipti, direniş gösterebiliyordu. Şimdi bir-iki tweet atarak başkaldırdığımız düşünüyoruz. Kendimi ayrı tutmuyorum, maalesef karşı koyma yetimizi kaybettik.Bir de hiç çabalamayan, emek vermeden köşeyi dönmeyi hedefleyen bir gençlik yaratıldı. Şimdi kumar bağımlılığı da bunun bir sonucu. Oysaki kumarda tek kazanan vardır, o da kumarı oynatan. Gençlik bunun farkında değil. Ayrıca birbirine düşman bir gençlik de söz konusu. Türkçülük ve Kürtçülük bir zehir gibi gençliği sardı. İnanılmaz bir kin, nefret var bu ikisinde de. Doğarken seçmediği, seçemediği bir şeyle övünmek akıl ve mantık işi değil. Sınıf bilincinden uzak bir nesille karşı karşıyayız. Hâlimiz içler acısı.
Zonguldak / Tuana DurakMerhaba ben Tuana Durak, Zonguldak Ereğli’de bir öğrenci olarak, buradaki eğitim sistemindeki bazı eksiklikleri ve zorlukları birebir yaşıyorum. Derslere yeteri kadar önem verilmiyor. Bazı öğretmenler gerçekten işlerini severek yapıyor, ama genel durum öğretmenlerin de eğitim vermesini zorlaştırıyor . Sanki dersler sadece zorunlulukmuş gibi işleniyor. Öğrencilerin derse olan ilgisi azaldıkça, öğretmenler de enerjilerini kaybediyor gibi.Kantin fiyatlarına gelince… Gerçekten abzürt. Okulda uygun fiyatlı bir şeyler yemek mümkün değil gibi. Kendi evimizden getirdiğimiz yemekle idare etmek zorunda kalıyoruz, çünkü kantinden alışveriş yapmak lüks sayılıyor.Kış aylarında ise okulların ısınmaması büyük bir sorun. Kaloriferler ya geç yanıyor ya da yetersiz çalışıyor. Dersleri soğukta dinlemek zorunda kaldığımız için hem konsantrasyonumuz düşüyor hem de sık sık hastalanıyoruz. Okula giderken kat kat giyinmek zorunda kalıyoruz ama bu da kalıcı bir çözüm değil. Bir eğitim kurumunun, en temel ihtiyaç olan ısınmayı karşılayamaması gerçekten düşündürücü.Beden eğitimi derslerine gelince, o dersin adını duyunca içimden bir şeyler yapmak geliyor ama maalesef bu mümkün olmuyor. Çünkü beden dersi için yeterli araç-gereç yok. Toplar eski ve patlamış, spor sahası ya hiç yok ya da kullanılmaz halde. Bazı okullarda beden dersi zorunlu olmasına rağmen ders işlenmiyor. Bu durum hem eğitimi aksatıyor hem de öğrencilerin spordan uzaklaşmasına sebep oluyor.Bir de okul sıralarının hali… Çoğu 20-30 yıllık. Çizilmiş, kırılmış, rahatsız edici sıralarda oturmak zorundayız. Derslerde doğru düzgün yazı yazmak bile zor oluyor. Çağımızın çok gerisinde bir eğitim ortamında öğrenim görmeye çalışıyoruz.Ulaşım ise ayrı bir sorun. Servis ücretleri oldukça pahalı, toplu taşıma ise kalabalık ve düzensiz. Özellikle yağışlı havalarda yollar çamur içinde oluyor ve okula ulaşmak tam bir mücadeleye dönüşüyor. Okul saatlerine yetişmek bazen imkânsız hale geliyor. Yolların bakımsız olması da büyük bir tehlike yaratıyor.Elbette bu durum her okul için geçerli değil, ama genel olarak Ereğli’deki okulların çoğu bu sıkıntılarla mücadele ediyor. Bir öğrencinin başarılı olması için sadece dersleri değil, aynı zamanda fiziksel ve sosyal ortamı da destekleyici olmalı. Umarım bu sorunlar bir an önce çözülür ve biz öğrenciler, hak ettiğimiz bir eğitim ortamına kavuşabiliriz.



