Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beş yıl boyunca binlerce hastaya ölümcül dozda radyasyon verildiği ortaya çıktı. Skandal, Birlik Sağlık Sen Muğla İl Başkanı Abdullah Gül’ün savcılığa yaptığı suç duyurusuyla kamuoyunun gündemine taşındı. Gül’ün, doktorların hazırladığı tutanaklar ve Sağlık Bakanlığı müfettişinin raporunu Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunmasıyla çarpıcı detaylar gün yüzüne çıktı.Birgün'den Timur Soykan'ın aktardıkları şöyle:Sintigrafi nedir ve neden bu kadar önemli?
Sintigrafi; hastalara düşük dozda radyoaktif madde verilerek organ, doku ve kemiklerin detaylı şekilde incelenmesini sağlayan ileri düzey bir görüntüleme yöntemi. Bu teknikte kullanılan radyasyonun miktarı ise hayati önemde. Çünkü doz aşımı, uzun vadede kansere yol açabiliyor. Bu yüzden uygulamanın kesin kurallara uygun yapılması gerekiyor.
Sağlık hizmetinde özelleştirme ve yeni bir ‘yenidoğan skandalı’
Türkiye’de pek çok devlet hastanesi nükleer tıp hizmetini artık kendi personeli ve cihazlarıyla değil, özel şirketler aracılığıyla sağlıyor. Cihaz yatırımı yapmayan devlet, özel şirketlere milyarlarca lira akıtıyor. Bu durum, 2020’den beri Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de geçerli. Hastanenin nükleer tıp hizmeti, MNT Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. tarafından sağlanıyor. Şirket Türkiye’nin 26 ilinde onlarca merkez işletiyor.Skandal nasıl ortaya çıktı?
Skandal, Nükleer Tıp Merkezi’nin hastane içine taşınmasının ardından patladı. Tam zamanlı olarak merkezde çalışmaya başlayan Doç. Dr. Osman Kupik, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ve Dr. Ozan Kandemir, hastaların tiroid sintigrafisi sonuçlarında tutarsızlık fark etti. Yapılan araştırmalar sonucunda, hastalara önerilen 5 mCi’lik dozun çok üzerinde radyoaktif madde verildiği tespit edildi. Üstelik bu gerçek, doktorlardan yıllarca gizlenmişti.‘Erken çıkmak için yüksek doz verildi’
Doktorlar teknikerlerle görüştü. Ortaya çıkan itiraflar skandalı büyüttü. Teknikerler, mesleğe başladıklarında bu yöntemin kendilerine önceki çalışanlar tarafından öğretildiğini ve doktorlardan gizlenmesi gerektiğinin söylendiğini belirtti. Amaçlarının işin daha hızlı tamamlanması ve mesaiyi erken bitirmek olduğunu söylediler. Yani, binlerce insanın sağlığı, işten erken çıkmak uğruna riske atılmıştı.Beş yılda binlerce hasta etkilenmiş olabilir
Hazırlanan tutanakta şu ifadeler yer aldı:“Tiroid sintigrafisinde yanlış doz uygulanması hasta raporlarında yanıltıcı sonuçlara yol açmış olabilir. Binlerce hastanın etkilenmiş olma ihtimali var. Uzun vadede tiroid hastalıkları ya da kanser riski doğurabilir. Bu uygulamanın en az beş yıldır sürdüğü tekniker beyanlarıyla sabittir.”
Müfettiş doğruladı ama ‘adli işlem gerekmez’ dedi
Doktorların şikâyetinden 22 gün sonra Sağlık Bakanlığı soruşturma başlattı. Müfettiş raporu doktorların tespitlerini aynen doğruladı:
“Hastalara önerilenin çok üzerinde dozda radyoaktif madde verilmiştir.”
Ancak aynı raporun sonunda şu skandal ifade yer aldı:
“Adli yönden herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.”Yeni ihale, bitmeyen soruşturma
Müfettiş incelemesi aylarca uzatıldı. Bu sırada Nükleer Tıp Merkezi’nin hizmet alımı için yeni bir ihale açıldı. Kasım 2024’te yapılan ihaleyi yine aynı firma, MNT Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş., bu kez 120 milyon TL’ye kazandı. Müfettiş raporu ise ihale verildikten sonra tamamlandı. Raporda firmanın sözleşmesinin feshedilmesi ve teminatının yakılması önerildi. Ancak artık çok geçti. MNT şirketi 3 yıl daha aynı hizmeti sunmaya devam edecek.Üstü örtülen suçlar, yargıya taşınan gerçekler
Müfettiş raporunda firmanın çalışanı 8 teknisyenin mesleki yeterliliğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Top, Sağlık Meslekleri Kurulu’na atıldı. Ancak olay, yaklaşık 1.5 yıl boyunca kamuoyundan gizli tutuldu. Abdullah Gül’ün suç duyurusu ile konu yargıya taşındı. Artık dosya savcılıkta.Yeni iddialar: Kalp ve böbrek sintigrafilerinde de benzer durum var
Doktorlar, sadece tiroid değil, kalp ve böbrek sintigrafilerinde de benzer şekilde yüksek doz uygulandığını ve bunun ölüme varabilecek sağlık sorunlarına neden olabileceğini öne sürüyor.Doktorlara yönelik yıldırma girişimi
Müfettiş soruşturması başladıktan aylar sonra teknikerler bu kez saldırıya geçti. Temmuz 2024’te Dr. Osman Kupik’i mobbing ve tehditle suçladılar. Ancak müfettiş dosyasına giren WhatsApp yazışmaları bu iddiaları çürüttü. Yandaş bir gazete, soruşturmanın seyrini değiştirme amacıyla doktoru hedef alan haberleri manşetine taşıdı.
Sintigrafi; hastalara düşük dozda radyoaktif madde verilerek organ, doku ve kemiklerin detaylı şekilde incelenmesini sağlayan ileri düzey bir görüntüleme yöntemi. Bu teknikte kullanılan radyasyonun miktarı ise hayati önemde. Çünkü doz aşımı, uzun vadede kansere yol açabiliyor. Bu yüzden uygulamanın kesin kurallara uygun yapılması gerekiyor.
Sağlık hizmetinde özelleştirme ve yeni bir ‘yenidoğan skandalı’
Türkiye’de pek çok devlet hastanesi nükleer tıp hizmetini artık kendi personeli ve cihazlarıyla değil, özel şirketler aracılığıyla sağlıyor. Cihaz yatırımı yapmayan devlet, özel şirketlere milyarlarca lira akıtıyor. Bu durum, 2020’den beri Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de geçerli. Hastanenin nükleer tıp hizmeti, MNT Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. tarafından sağlanıyor. Şirket Türkiye’nin 26 ilinde onlarca merkez işletiyor.Skandal nasıl ortaya çıktı?
Skandal, Nükleer Tıp Merkezi’nin hastane içine taşınmasının ardından patladı. Tam zamanlı olarak merkezde çalışmaya başlayan Doç. Dr. Osman Kupik, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ve Dr. Ozan Kandemir, hastaların tiroid sintigrafisi sonuçlarında tutarsızlık fark etti. Yapılan araştırmalar sonucunda, hastalara önerilen 5 mCi’lik dozun çok üzerinde radyoaktif madde verildiği tespit edildi. Üstelik bu gerçek, doktorlardan yıllarca gizlenmişti.‘Erken çıkmak için yüksek doz verildi’
Doktorlar teknikerlerle görüştü. Ortaya çıkan itiraflar skandalı büyüttü. Teknikerler, mesleğe başladıklarında bu yöntemin kendilerine önceki çalışanlar tarafından öğretildiğini ve doktorlardan gizlenmesi gerektiğinin söylendiğini belirtti. Amaçlarının işin daha hızlı tamamlanması ve mesaiyi erken bitirmek olduğunu söylediler. Yani, binlerce insanın sağlığı, işten erken çıkmak uğruna riske atılmıştı.Beş yılda binlerce hasta etkilenmiş olabilir
Hazırlanan tutanakta şu ifadeler yer aldı:“Tiroid sintigrafisinde yanlış doz uygulanması hasta raporlarında yanıltıcı sonuçlara yol açmış olabilir. Binlerce hastanın etkilenmiş olma ihtimali var. Uzun vadede tiroid hastalıkları ya da kanser riski doğurabilir. Bu uygulamanın en az beş yıldır sürdüğü tekniker beyanlarıyla sabittir.”
Müfettiş doğruladı ama ‘adli işlem gerekmez’ dedi
Doktorların şikâyetinden 22 gün sonra Sağlık Bakanlığı soruşturma başlattı. Müfettiş raporu doktorların tespitlerini aynen doğruladı:
“Hastalara önerilenin çok üzerinde dozda radyoaktif madde verilmiştir.”
Ancak aynı raporun sonunda şu skandal ifade yer aldı:
“Adli yönden herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.”Yeni ihale, bitmeyen soruşturma
Müfettiş incelemesi aylarca uzatıldı. Bu sırada Nükleer Tıp Merkezi’nin hizmet alımı için yeni bir ihale açıldı. Kasım 2024’te yapılan ihaleyi yine aynı firma, MNT Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş., bu kez 120 milyon TL’ye kazandı. Müfettiş raporu ise ihale verildikten sonra tamamlandı. Raporda firmanın sözleşmesinin feshedilmesi ve teminatının yakılması önerildi. Ancak artık çok geçti. MNT şirketi 3 yıl daha aynı hizmeti sunmaya devam edecek.Üstü örtülen suçlar, yargıya taşınan gerçekler
Müfettiş raporunda firmanın çalışanı 8 teknisyenin mesleki yeterliliğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Top, Sağlık Meslekleri Kurulu’na atıldı. Ancak olay, yaklaşık 1.5 yıl boyunca kamuoyundan gizli tutuldu. Abdullah Gül’ün suç duyurusu ile konu yargıya taşındı. Artık dosya savcılıkta.Yeni iddialar: Kalp ve böbrek sintigrafilerinde de benzer durum var
Doktorlar, sadece tiroid değil, kalp ve böbrek sintigrafilerinde de benzer şekilde yüksek doz uygulandığını ve bunun ölüme varabilecek sağlık sorunlarına neden olabileceğini öne sürüyor.Doktorlara yönelik yıldırma girişimi
Müfettiş soruşturması başladıktan aylar sonra teknikerler bu kez saldırıya geçti. Temmuz 2024’te Dr. Osman Kupik’i mobbing ve tehditle suçladılar. Ancak müfettiş dosyasına giren WhatsApp yazışmaları bu iddiaları çürüttü. Yandaş bir gazete, soruşturmanın seyrini değiştirme amacıyla doktoru hedef alan haberleri manşetine taşıdı.