HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR

Şule Becer suleaknc335@gmail.com

                                 HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR
Nazım Hikmet

Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır
Kime niye?

Tarih boyunca, yaşamları yok edici boyutta, en yıkıcı depremlere sahne olmuş bu kadim coğrafyada yaşadığımız gerçeğinin, son çeyrek asırdır en yıkıcı örneklerini gördük ve görmeye devam ediyoruz. Son yaşanan deprem, insanın doğa karşısındaki acizliği, öldükten sonra cennete gidebilmenin yolu ‘Bu dünyaya meyletmemekten geçer’ düşüncesi ve inancının gafleti; anlamsız, değersiz bir hayat yaşadığın ölçüde uhrevi ödülü hak edeceksin, sığ düşüncesiyle birleşince, yaşamın sadece fiziki koşullarında değil, biricik yaşamımızın her bir evresi Nazım Hikmet’in dediği gibi  KURŞUN GİBİ AĞIR geçiyor.

Bağırıyorum kurşun eritmeye çağırıyorum
Bağır Bağır Bağır
Kime niye?

30 Ekim 2020  saat 14.51’deİzmir’de gerçekleşen merkez üssü Yunanistan’ın Sisam adası açıklarında İzmir’in Seferihisar ilçesine 23 km mesafede meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde, çocuklarımın biri sağ tarafımda biri sol tarafımda, birbirimize kenetlenmiş, çığlık atıp ağlarken, ölümün soğuk nefesini hissederek, acıyı, ayrılığı, boyut değiştirmeyi kabullenişim ve o an aklıma gelen ilk düşünce ‘ÇOCUKLARIMA DOYAMAYACAĞIM’ olmuştu. 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depreminde maalesef yüzbinlerce anne benim hissettiklerimi acı bir şekilde yaşadı.

‘Sen kendi sesinde kül olursun
Kerem gibi yana yana’
‘Hava kurşun gibi ağır’

Bir insanın yaşayabileceği en büyük acı, evlat acısıymış, depremde ölenlerin hepsi evlattı, hepsinin birinci derece yakınları vardı. Sağ kalanları ise kalp yangınının, kalp ağrısının yanında, sert kış koşullarının ekstradan yarattığı olabilecek en zor seviyedeki, bedenen yaşanan zorluklar ve çaresizlik sarmaladı.

‘O diyor ki bana sen kendi sesinle kül oluyorsun
Dert çok, Yüreklerin kulakları sağır
Hava kurşun gibi ağır’

30 Ekim 2020 İzmir depreminden sonra, İzmir Kültürpark’ta katıldığım yardım kolilerini paketleme çalışmalarında, gelen yardımların miktarı, çeşitliliği karşısında hayrete düşmüştüm, tüm yapay, dogmatik, değer öğretileriyle insanların kategorize edildiği değersizleştirildiği bir toplumda, sadece yürekten geldiği için salt samimiyetle, canla başla yapılan yardımları, çalışmaları gördüğümde, insana doğumundan itibaren katman katman mışlık sahtelik elbiselerinin altında var olan özümüzdeki gerçek sevgi ve  erdemin varlığını koruduğumuz müddetçe ‘Bu milleti hiç kimse yıkamaz’ inanc