Bugün, savaşın, sömürünün, şiddetin olmadığı, eşit, özgür bir yaşam için bir arada bulunuyoruz.

Bugün, savaşın, sömürünün, şiddetin olmadığı, eşit, özgür bir yaşam için bir arada bulunuyoruz.

Reklam
Reklam

Muğla Ortaca’da kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde savaşa, yoksulluğa, işsizliğe, güvencesiz çalışmaya, şiddete, baskıya karşı bir araya geldi.
Ortaca Kadın Platformu tarafından Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinde (PSAKD) kadın emeği stantlarının açılışının ardından Cumhuriyet Meydanı’nda basın açıklaması yapıldı. basın açıklaması sonrasında  gurup Ortaca Pir Sultan Abdal Kültür Derneğine yürüdü. Etkinlikler burada  kurulan stantlardaki ürünlerinin satışı yapılırken katılımcılara pilav üstü tavuk  ayran ikramı yapıldı. etkinlik kapsamında  Pir Sultan Abdal Kültür Derneği toplantı salonunda Hatice Akbal Modülatörlüğünde katılımcılar Arabulucu Avukat Tuna Duman Kadın hakları ve şiddete karşı önlemler konulu konuşma yaptı. ,Sosyolog  Güler Bıyık  ise Çocuk ihmal ve istismarı konulu konuşma yaptı. konuşmlar sonrasında konuklardan gelen sorular cevaplandırıldı. etkinlikte son olarak Ortaca Eğitim Sen'li öğretmenlerden oluşan  müzik gurubu dinletisi  gerçekleşti.   
Platform adına açıklamayı yapan Döndü Taka Çınar, "8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Bugün, savaşın, sömürünün, şiddetin olmadığı, eşit, özgür bir yaşam için bir arada bulunuyoruz.Ne yazık ki, bu yıl 8 Mart’ı savaş koşullarında karşılıyoruz. Emperyalist güçlerin hegemonya ve çıkar çatışmaları nedeniyle kentleri Rusya tarafından işgal edilen Ukrayna halkına, Ukraynalı kız kardeşlerimize dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Savaşa Hayır, Barış Hemen Şimdi diyoruz!Bundan 165 yıl önce, 1857'de Newyork’da, 8 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret, sağlıklı çalışma koşulları, sendikalaşma ve oy hakkı için greve giden ve çıkan yangında yaşamını yitiren 129 dokuma işçisi kadınların anısını yaşatmak, güncel taleplerimizi dile getirmek için meydanlardayız.  165 yıl sonra, emekçi kadınlar bu günde fabrikada, tarlada, marketlerde, bürolarda 10-12 saat, kayıtdışı, kuralsız, güvencesiz, düşük ücretle, kölece çalışmaya zorlanıyor. Ağır çalışma koşullarına karşı, her alanda kadın emekçiler mücadele ediyor, dayanışmalarını güçlendiriyor. Tekstil, sağlık, metal hizmet işkolu başta olmak üzere birçok işyerinde hakları için mücadele eden, talepleri için meydanlara çıkan işçi ve emekçi kadınları selamlıyoruz.Yaşam koşulları her geçen gün ağırlaşıyor. Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, enflasyon, güvencesizlik ve  gelecek kaygısı toplumun tüm kesimlerini sarmış durumda. Kadınlar ve çocuklar için her şey daha da ağır yaşanıyor. Bunca yokluk ve yoksullukla beraber toplumsal şiddet de artıyor.
Kadınlara yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve cinayetler vahşi boyutlara ulaşmış durumda. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, siyasi iktidarın kadına yönelik siyasal, sosyal, kültürel politikalarından bağımsız değildir. Toplumsal yaşamı dini esaslara göre dizayn etme politikaları, cinsiyet ayrımcılığını ve şiddetin artması körüklüyor. Kadınların hakları ve yaşamları arasında tercihe zorlanmasını kabul etmiyoruz.
Şiddete karşı mücadelede kadın sığınma evlerinden başvuru merkezlerine kadar, yerel yönetimleri de kapsayan yeni idari düzenlemeler yapılması gerekiyor. Şiddeti, nefret suçlarını teşvik eden her eylem ve söylemin suç sayılacağı hukuk sistemi oluşturulmasını istiyoruz. Var olan yasalar etkin uygulansın, kadına karşı suçlarda iyi hal indirimi kaldırılsın. İstanbul Sözleşmesinden, haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz
Kadınların medeni hakları hedefe konmuş durumdadır. İstanbul Sözleşmesinin tek imza ile feshinden sonra, nafaka hakkı da hedefe konmuş durumdadır. Çocuk evliliği teşvik eden, meşrulaştıran söylem ve politikalar gündeme getiriliyor. “Dindar ve kindar” nesiller yetiştirmek için çocuklarımıza daha anaokulunda dini eğitim dayatılıyor. Çocuklarımızın, gençlerimizin, biz kadınların geleceğini karartan gerici politikaları reddediyoruz. Geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz.
Toplumsal yaşamın her alanında cinsiyet eşitliği istiyoruz.
Salgın koşullarıyla birlikte çocuk, hasta ve yaşlı bakımı biz kadınların sırtında ağır bir yük haline geldi. Bakım hizmetleri kadınların değil merkezi ve yerel iktidarların görevidir. Bakım hizmetleri için merkezi ve yerel yönetimler somut adımlar atmalıdır. İşyerlerinde, mahallelerde, ücretsiz, nitelikli, yaygın çocuk bakım yuvaları, kreşler olsun,  yaşlı bakımevleri açılsın istiyoruz.
Biliyoruz,  taleplerimiz için “bütçe yok” diyecekler. Bu koskoca bir yalandır: Bütçe vardır. Sermaye kesiminden 2021 yılında kazandıkları üzerinden yalnızca yüzde 1’lik tek seferde bir vergi alınmış olsaydı, o para ile Türkiye genelinde yaklaşık 20 bin çocuk yuvası kurulabilir ve bu yuvalardan 800 bin çocuk ve aileleri tümüyle ücretsiz yararlanabilirdi.
Kaynak vardır. Yeter ki tercihler, halktan, kadından, çocuklardan yana yapılsın. Tekellerin, yandaş şirketlerin vergi borçları affedilmesin, servetine servet katan şirketlerden servet vergisi alınsın, savaş harcamalarına son verilsin.  Krizin faturası halkın sırtına yüklenmesin! Artık Yeter Diyoruz!
Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesiz çalışmaya, mobinge, tacize, baskıya, hayır!
Evde, sokakta, işyerinde, okulda, yurtta can korkusuyla yaşamaya, artık yeter!
Tecavüzcülerin, tacizcilerin, kadın katillerinin kollanmasına, artık yeter!
Çocuklarımızın, gençlerimizin tarikat karanlığına mahkum edilmesine hayır!
Biz kadınlara, nasıl konuşacağını, ne giyeceğini, nasıl yaşayacağını telkin edenlere … Artık yeter diyoruz!  
Bağımsız demokratik, özgürlükçü, laik bir ülkede İnsanca yaşamak istiyoruz.
Geleceğimizin karartılmasına karşı, ortak taleplerimiz için her alanda, her yerde, işyerinde, fabrikada, tarlada, serada, köyde, mahallede emekçi kadınlar el ele,  birlikte mücadele edeceğiz, Eşit, Özgür, Şiddetsiz, Sömürüsüz, Barış içinde insanca bir yaşamı hep birlikte kazanacağız. Yaşasın 8 Mart!,Yaşasın Kadın Dayanışması! "dedi